4 Eylül 2012 Salı

Yeter Artık!!!

Nerde o neşeli şen şakrak hop oturup hop kalkan Evdekendimiz yazıları yazarları?

Bu sabah uyandım ve gece Telegol programını kaçırdığımı farkettim. Biz Evdekendimizcileri hayata bağlayan bu programı NetGeoWild, EurosportHD ve Discovery kanal yüzünden dışlamışız aylar, yıllardır. Buydu belki de bizi körelten. Delimezarın timsah kovalamaları, AOE'nin backhand merakı; Marvadamın "şunu kapatın azıcık muhabbet edelimleri", Depikin 2Ghz(Ekici) beyaz peynirleri.

Tabii ki de Gökmen, Ayı Gökmen!!!

23 Ağustos 2012 Perşembe

Hadi yine iyisiniz

İçimi dökecek bir yazı yazdım. Baktım hayatı çözdüğünü sanan ve millete nasihat veren bebelerin yazılarına benzemiş; sildim yazıyı. Bunu da insana babası yapmaz. Kıymetimi bilin!





(bildiniz mi?)

19 Temmuz 2012 Perşembe

Harbiden lan ?

Sayın ve sevgili Evde kendimiz tutkunları. İnsanoğlunun dünyanın anasını belledikten sonra başka gezegenlere göz dikmesi hepimizin malumu. Hatta önden bir-iki astronotun "Ben önden gidip bir işe falan gireyim, sonra sizi de aldırırım" gibi planları da var bu konuda.

En çok konuşulan gezegen de Mars. Gerek dünya merkezine yakın, gerekse dünyanın hay huyundan uzak bir yer olarak dünyalıların yeni gözdesi Mars. Mars Konakları %10 peşin, geri kalanı da %0.89 faizle 20 yıl vadeli olarak satışa sunuldu. Satış ofisimize bekliyoruz.

Neyse efendim, bu konuda bir ton bilimsel çalışma yapılıyor, teoriler üretiliyor. Bilim adamları nasıl taşınıp yerleşeceğimize dair kafa yoruyorlar. Kimi diyor "Hiç uğraşmayalım aga, verelim gezegenden gezegene nakliyata, adamlar taşısın. Biraz pahalı oluyor ama adamlar her şeyi paketleyip falan götürüyorlar". Diğeri de karşı çıkıyor buna "Ya 6 milyar insanız, tutalım bir uzay gemisi, kendimiz atarız eşyaları." diye. Bunlar çok bilimsel konular olduğu için çok ayrıntıya girmeyeceğim.

Gelelim asıl noktaya. Bu konuda Milliyet.com.tr'yi kutlamak istiyorum. Tüm bu bilimsel tartışmaların içine oğlunu gurbete yollayan bir anne gibi, bir memur baba gibi girmiş ve sormuş:
Bilimadamları size soruyorum! Evet, ne yiyip ne içeceğiz orda? Nerden para kazanacağız? Hadi kazandık, kendimize nasıl bakacağız? Kim yemek yapacak? O dışarda yediğimiz yerler temiz yapacak mı? Kim bilir ne eti koyuyolar içine? Gerçi uzaylı eti kokar. Kriptonitle beslendiği için eti kriptonit kokar onun.

3 Haziran 2012 Pazar

Kıyı Köşe Lezzet Durakları 006: Çınaraltı Köy Kasabı

Merhaba sevgilim evde kendimiz tutkunları. Uzun zaman sonra yeniden karşınızdayım. Askerliği bitirdim işte, şeref madalyalarıyla falan. Dedim artık okuyucularımızı üzmeyelim, blogun kontrolünü ele aldım. Eskisinden bile freni boşalmışçasına yardırılacak burada.

 Bu yüzden evdekendimizkoliklerin en sevdiği dizilerimden biri olan lezzet durağıyla dönelim dedim. İşte karşınızda Çınaraltı Köy Kasabı!


"Ulan kasaptan lezzet durağı mı olur?" dediğinizi duyar gibiyim. Size ulan gibi kelimeleri yakıştıramadım. Birazdan açıklanacak hepsi. Çınaraltı Köy Kasabı İstanbul'ın, şehrin hay huyundan uzak ama şehrin kendisine de uzak köylerinden Bozhane'de. Bu Bozhane nerede? Valla ben de tam olarak bilemiyorum. Polonezköy, Riva taraflarında bir yerde. 

Nasıl ulaşılır?

Taşdelen'den Ali Bahadır köyüne gitmek üzere yola çıkılır. Fakat Şile yolundan gidilmez, kestirme falan diye Reşadiye'den doğru gidilir. Sonra kaybolunur. Bu sırada köy yollarından birinde bir çukura girip arabanın karteri delinir, tüm yağ boşaltılır. Çekici çağırdıktan sonra bir şeyler yemek için en yakın köye gidilir. İşte o köy Bozhane! Biz tam olarak böyle bulduk burayı. Bir amca da bizi buraya gönderdi. Bir baktık bildiğin kasap. Abi yanına bir ızgara atmış. Reyondan verdiği et ve köfteleri hemen cızbız yapıp ekmek arası ya da porsiyon ikram ediyor.


Menü çok geniş. Bildiğin büyükbaş hayvan işte, baya geniş. Budundan gerdanına her yeri var. Bunun yanında tavuk da var. Ben köfteyi tercih ettim. Gayet güzel yapmış. Ambiyans yok. Gerçekten çok büyük bir çınar var. Resmin sol altında kökü görülen büyük bir ağaç. Onun dibinde duvara oturup yiyorsunuz yemeği. İsteyen karşıda kahve var. onun içerde veya dışardaki masalarına da oturabilir,
hizmet sınırsız.

Kasap abinin kompleksi de yok. Köyün marketinden (gerçekten market, kocaman) içecek alıyorsunuz, onu ısınmasın diye kendi dolabına atıyor.

Sonra bir et, bir köfte geliyor dostlar. Fiyatlar ise işin en acı tarafı. 2 yarım ekmek, 1 çeyrek ekmek arası et, 1 de yarım ekmek arası köfte 20 lira. Et de et hani. Ben buraya yerleşirim dedim, o derece. Ben yine gurme kimliğimle "kuyruk yağıula mı yapıyorsunuz?" falan diyecek oldum, sonra vazgeçtim. Gayet hayvan kimliğimle yedim yemeğimi. Ustam Vedat Milör gelse yorum yapamaz.

Sonra marketten dondurma falan alıp çekiciyi bekliyorsunuz. yaklaşık 2 saat geçmişken çekici geliyor. Yolculuğun geri dönüşü de en güzel kısım. Çekicinin üstündeki arabaya oturup kamyon kasasında gibi yolculuk ediyorsunuz. 

İşte böyle sayın evde kendimiz fanatikleri. Mekanı tavsiye ediyorum ama bir daha bul desen bulamam. Macerası falan içinde paket tur olarak geliyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, yeni dönemimizi takip etmenizi temenni ediyorum. Bir de eşe dosta falan haber verirsek... Yorum falan yazın, gaza getirin bizi...

19 Nisan 2012 Perşembe

Sinemaya Seviyesiz Bakış: House of Flying Daggers

Şimdi sevgili izlekler, halimiz ortada, bütün sezon 2 gol atan nartallo gibi basiretimiz bağlandı, ne yazı var ne bir şey var. Nerde o eski şaşaalı günlerimiz? Ha sorarım size? Sayfanın binlerce hit aldığı, reklam vermek için koca koca firmaların peşimizden koştuğu o günler? Ama biz milyon dolarları elimizin tersiyle ittik, çünkü halka adanmış bu yürekler sizlerin gülümsemeleri üzerinden rant elde etmeyi, haram paraları karılarla kızlarla yemeyi içine sindirmedi. Birilerinin adamı olmadık yani ey dost! Reno toros gibiyiz ey halkım, kahpeliklerin zalimliklerim üzerine gidiyoruz!


Ama işte nooldu, şimdi sokaklarında tozlar uçuşan bir kovboy kasabası gibi tenha, sessiz, boynu bükük kaldı sitemiz? 

E yeni bir şey de yazayım yazayım diyorum kafam çatlıyor, bir cümle dahi çıkmıyor. O yüzden arayı soğutmamak adına sağda solda bazı yerlerde yazmış olduğum sinema sanatı üzerine bazı makalelerimi ufak rötuşlar yaparak kopi past suretiyle buradan şeyedeceğim. Beni kınama ey halkım, ne yaptımsa senin için yaptım.

İlk filmimiz bildiğiniz gibi uzmanı olduğum uzakdoğu sinemasına ait bir örnek: shi mian mai fu, yani house of flying daggers, buyrun okuyun:

Filmimiz bir sanatsal dövüş filmi örneği. Ağaçta koşma olsun, türlü türlü fantastik bıçak kılıç numarası olsun hepsi var. Ama nerde bir van damme'ın bir don "the dragon" wilson'ın dövüş filmlerindeki ruh? Yok.

Bir kere dövüş filmi dediğin fizik kurallarını çiğnemeyecek. Benim için bir dövüş filmindeki fizik sınırı Van Damme'ın bacaklarını 180 derece açmasıdır, bunun üstüne temkinli yaklaşırım, uzakdoğulu da olsa yeri geldi mi kınarım. Ordan o koşuyo, öbürü bıçak atıyo, bi bakıyosun bambulardan komandolar geliyor bu ne ya? (Yalnız o bambulardan inme hareketini bizde çok yaptık askerde, orası olabilir tamam...)

Bir de vurdu-kırdı az olmuş. Dövüş filmi dediğinde vurdu kırdı bol olacak, yönetmen yumruğu tekmeyi esirgemeyecek ağbi. Bunda da var var olmasına ama sanatsal dövüş ya, tad alamadık biz. Biz derken sponsorum Samsunsporlular Çay Ocağında izledik geçen arkadaşlarla oradan şeyediyorum.

Neyse yani dövüş sahneleri zayıf. Zaten bu uzakdoğu sineması Ceki Çen'den beri doğru dürüst yapıt üretemiyor bence. O da yaşlandı artık (gerçi seni beni hala döver söyleyeyim), pek filim çekmiyor. Ne diyorduk, dövüş sahneleri zayıf. Varsa yoksa manzara ortamı. ya arkadaş manzara izlemek istesem Bob Ross'un vidyoları var, takarım kasetini onu izlerim, bbc'nin belgeseli var planet earth dağı bayırı hep çekmiş adamlar, onu izlerim; sen bana versene vurduyu kırdıyı...

Filmin konusuna gelirsek, bi tane gız var pıçak sallıyo dansediyo filan, onla bunun yanık olduğu bi tip var aslında jitemci, bunlar dağda kırda geziyolar filan. Tabi jandarma da bunları takipte sürekli ama dravdan takip, eleman istihbaratçı ya. Bu gızın örgütü var, bölücü bunlar, Çin'i bölmeye çalışıyorlar filan devlette adam takıyo bunların peşine işte.

Neyse bunlar kaçarken arada yiyişiyolar filan ama kız vermiyor herife. Herif de çakal, gizli görev ayağına aradan kızı götürecek, bir de üstüne harcırah alacak kurnaz. Zaten bu yakışıklı makışıklı diye jandarma bunu paso pavyonlara barlara yolluyo istihbarat yapsın diye, bu çakal da devletin parasını karılarla yiyor orda nasıl iş anlamadım.

Neyse işte bunlar böyle kaçarken örgüt bunları yakalıyor, sonra meğerse bu kör değil miymiş de jitemci elemanı yakalamasınlar mı? Öbür jandarma yüzbaşı var meğerse o da bölücü çıkmasın mı? Ama kız buna da vermiyo çünkü aklı öbüründe kalmış, o da bunu pıçaklıyor, ötekine de diyo ki "çıkışa gel lan!" diyor. O da el kol hareketi filan yapınca bunlar bi kapışıyolar, birbirlerini iyi bi sopalıyolar ama gene tabi sanatsal sopa o da. O ara bi bakıyolar kız ölmemiş ya la! Neyse sonra kız bıçağı bi çekiyo öbürüne sallıyo ama tabi kan fırtlıyo bu sefer ölüyor. Öbürü de gidiyor, sonra jitemci geliyo bişeler daha oluyor film bitiyor.

Bir başka sinemaya seviyesiz bakışta buluşmak üzere hoşçakalın...

14 Nisan 2012 Cumartesi

Evdekendimiz'de Büyük Derbi: BJK-GS

Evvvet sevgili izlekler. Nefesler tutuldu. Gözler kulaklar İnönü'den gelecek gol haberlerine kitlendi. Tabi blog olarak Beşiktaş ve Galatasaray'lı olmamızdan ötürü bu derbinin bizim için ayrı bir önemi var, uzun süredir beraber izleyip küfürleşemesek de.

Biz de hepsi ayrı diyarlarda olan blog yazarlarımıza bu maçı sorduk.

Marvadam: "Ben 2-1 yeneceğimizi düşünüyorum. Sabri'nin golü var. Karnım aç."


AOE: "Hertürlü Beşiktaş alır. 3-1 olur. Avrupa fatihiymiş Galatasaray..."

Onkaplan: "Oncelikle bana bu fırsatı verdiği için AOE'ye sonsuz sevgi, saygı ve teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. Bilirsiniz ben objektif bi insanımdır. Takım, ırk, din, dil gözetmem bu tip konularda. Bu minvalde nerden baksan 3-0 gibi duruyor skor."

Depik: "Silah altında benim bu tür kritik maçlar konusunda yorum yapmam ne kadar doğru bilemiyorum. Ancak her zaman olduğu gibi Galatasaray şanlı tarihine yeni bir zafer ekleyecektir. Beşiktaş'ı inönü'de yenebilmek bizim için en az UEFA kupası kadar önemli bir başarı. Umarım şansımız yaver gider. 1-0 GS. Komutan çağırıyor."

Delimezar: "Bildiğiniz gibi bu blogda her zaman son sözü ben söylerim. Söze başlamadan önce bilmenizi isterim ki "Avrupa fatihiymiş Galatasaray...." Buna ek olarak depik ve marvadam'ın futboldan ne kadar anladığını yukarıdaki yazılarda görüyorsunuz. ilkyarı sıfır, ikinci yarı 3-1"

Yazarlarımızın yorumarı böyle sevgili dostlar. Gelelim marvadamın kendince yaptığı paint terk çalışmalarına. Kendisi kendi bakış açısıyla bize derbi hakkındaki düşüncelerini ifade etmeye çalışmış.

"Marvadam'ın 11'in katları adlı çalışması."

Saygılar, sevgiler. Hepinizi öptüm.
Evdekendimiz spor müdürü AOE.



4 Nisan 2012 Çarşamba

Gel tezkere

Valla içim sıkıldı... Depik askerden dönsün de şöyle neşeli bir şeyler koysun teybe, havamızı bulalım... Komik yazılar filan... Az kaldı çıkıyor olması lazım. 2-3 haftaya sivile döner... Adamı da unuttuk gitti kışla köşelerinde, ayıp oldu. Ama tatlı filan götürdüm olum en azından bi ziyaret ettim. Kanka dedim rütbesi şurasında olandan değil burasında olandan korkacan, nasihat ettim tecrübelerimi aktardım...

Boru değil ben de askerliğimi çamaşırhane çavuşu komando olarak yaptığımdan biliyorum az çok bir şeyler... 



25 Mart 2012 Pazar

Ben size hiç bir şey demiyorum

Lan evde kendimiz ekibi! Askerdeyim lan ben! Ne olurdu şuraya iki yazı yazsaydınız? Yazıklar olsun...

26 Şubat 2012 Pazar

İçtimalar arasında...

Sayın Evde kendimiz manyakları! Kırk yılda bir yazı yazılmasına rağmen hala izlekleri artıran güzel insanlar! Hepinizi öpüyorum.

Şimdi efendim, bildiğiniz (öyle tahmin ediyorum) üzere vatani görevini ifa etmek üzere bir süreliğine aranızdan ayrıldım. Yani ayrıldım derken şey olarak yani...

Askerlikten sonra anı anlatmamaya yemin ettiğim için neler yaptığımı kısaca anlatayım. Şu anda memleketin meteorolojik ve stratejik en zor yeri olan Ankara'da askerliğimi yapmaktan dolayı gururluyum. biraz yorucu oluyor ama memleket savunmasına yaptığım katkının gururu bu yorgunluğu fazlasıyla alıyor. Şu anki rütbem Piyade Çavuş. Görevim ise "Komando Revirci". Bölükte rahatsızlanan askerleri türlü tehlikelerden geçirip revire, gerekirse de hastaneye ulaştırıyorum. Yine böyle bir operasyona hazırlık yaparkenki görüntümü paylaşayım sizle.

Görev çok zor olduğundan fiziksel ve ruhsal olarak sürekli en üst seviyede olmam gerekiyor tabi. Bu sebepten dolayı bu görevi herkese vermiyorlar. Komutanımızın söylediği şu sözler size bunu daha iyi açıklar: "Koray! Al şu kartı, bize aşağıdan iki çay getiriver!". Yok, bunu başka zaman söylemişti. Görevle ilgili söyledikleri "Vay efendim benim gibi asker dünyada sayılıymış. Yok bunu bir Van Damme bir de ben yaparmışım. Yok benim dedemin katırları kimsede yokmuş." Dedim beni övme, bana para ver!

Tabi görev türlü riskler içeriyor. En önemlisi hız! Soğuktan boğazları şişmiş veya öksüren bir askerin mümkün olan en yüksek hızdan daha da hızlı bir şekilde revire ulaştırılması gerek. Bu sebepten elimin altına bana tahsis edilmiş bir adet helikopter bulunuyor. Skorsky falan gibi bir ismi vardı, şimdi tam şey yapamadım.

Yine riskli bir görevde başıma gelen bir olayın fotoğrafı:
- Hoca! Bu resmi feyse atsana. Burdan kurtulunca indiririm.
+ Sen feyste var mısın?
- Varım varım. Depik de Souza diye arat bulursun.
+ Tamam, bek eklerim seni

Adamlar bir yandan işkence edip bir yandan resim çekiyorlar. Hemen kafada plan yaptım. Dedim bunlar asker. "Beyler bu arada cebimde 2 dal sigara var. Birini ağzıma tutun da içeyim." dememle adamlar birbirine girdi. O kargaşada kurtuldum ellerinden. Hastaneye sevk edilen arkadaşı da attım omzuma, vurdum yola. Revir nispeten kolay oluyor da (tabi benim seviyemde bir asker için), hastane yolu çok riskli.

Daha fazlasını da anlatırım ama güvenlik sebebiyle çok ayrıntıya giremiyorum. Bu yazıyı da size helikopterin kumanda panelinden GPS bağlantısı aracılığıyla gönderiyorum.

Rahat rahat uyuyun. Ben bekliyorum, şeyetmeyin...

31 Ocak 2012 Salı

Siz yataklarınızda rahat uyuyun diye...

Vatan evladı Depik gece Ankara ayazında çapraz tutuyor, siz rahat yataklarınızda güven içinde uyuyun diye...

Ben de askerliğini yapmış bir eski vatan evladı olarak, kışlada şafak sayan askerin durumunu da bildiğimden aldım bir paket tatlıyı Depiği kışlasında ziyarete gittim. Ben gittiğimde yeni operasyondan gelmişti, helikopterden atlayarak indi ziyaretçi kulübesine (havada da şarjör değiştirdi o esnada).

Valla askerlik Depiğe yaramış, kilo vermiş Ranbo gibi olmuş. Hemen dedimki buna "oğlum rütbesi burasında olandan kormayacan, şurasında olandan korkacan"... Bir iki kelam daha ettim, nasihat verdim. Ben de askerliğimi dağcı komando olarak yaptım sonuçta, az çok biliyoruz bir şeyler.  Neyse, en son da "benimle mi bot bağladın torun şafağın yetmezzz, zoruna gitmesin" diyip çıktım ordan.

Herkese selamı var, 3 aya görüşürüz akıllı olsunlar diyor.




Depik (temsili)

26 Ocak 2012 Perşembe

Arif'in Manchester'a attığı gol. (Sansürsüz!)

Evdekendimiz yine takipçilerinin bir sorununa deva oluyor.
Bu videoyu ararken bambaşka dünyalara gitmenizi, boşuna zaman kaybetmenizi, memelerin, ass'lerin arasında kaybolmanızı asla istemedik istemeyiz de.

İşte bu yüzden; ne zaman ihtiyacınız olursa, ne zaman bu golü hatırlamak isterseniz, bu videoyu burada izleyebilirsiniz.

Evdekendimiz farkıyla; işte karşınızda: Arif'in Manchester'a attığı gol

20 Ocak 2012 Cuma

新年快乐。

Önümüzdeki pazartesi günü, yani 23 ocak 2012 itibari ile Çin takvimine göre yeni bir yıl başlamış olacak. Tabi bu onların takvimine göre 2012 değil. Bizdeki hicri takvim misali, onların bu yeni yılları 4710'a tekabül ediyor. Peki bu 4710 nedir derseniz;

Çinlilerin kabul ettiğine göre ilk imparatorları The Yellow King milattan önce 2697 yılında tahta geçmiş. Bu hesaba göre 2012 olmuyor ama orasını ben de anlamadım. Diğer bir hesap "cycle of 60 Stem-Branch" sayma sistemine göre hesaplama şekli ki, buna göre de bu yıl(ejderha yılı) Black Water Dragon yılı oluyor.

Neyse, eğer kendi doğduğunuz yılın çin takvimine göre hangi mahlukata denk geldiğini öğrenmek isterseniz aşağıdaki horoskopa bakabilirsiniz. Bu yılınızın nasıl geçeceği konusunda da aklınızda soru işaretleri varsa yorumunuzu yapın hemen cevaplayalım.

Bu çok ciddi geldiyse, aşağıdaki gevşek haline bakabilirsiniz. Haydi iyi yıllar.


Bu arada yazının başlığı da "iyi yıllar" manasına geliyor. Hani merak eden olur diye dedim.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Kar Tatili 30 yaşında!!!

Sevgili okurlar yeminlen sizin okumaya falan niyetiniz yok. Yok, bloğu okumaya niyetiniz olmasa burda ne işiniz var.(eheheh=P) Neyse kelime oyunu yapmayayım gece gece. İnsan bir an olsun heyecanlanmıyor değil "kar tatili" lafını duyunca. İlkokuldan üniversite yıllarının sonlarına kadar kar tatiliyle büyümüş bir nesil 30'lu yaşlara doğru da bir kar tatili beklemiyor değil. Üretime de bir gün ara vereydik olmamıydı?

...
ahh kahpe kar tatili
sen değil misin o finallerin katili
...

Bu vesileyle Evdekendimiz bu karda kışda da kitlesini unutmadı.


İkeya'dan aldığımız masada topladığımız kriz masasında Valilerle yaptığımız toplantı sonucunda İstanbul'un bazı bölgelerinde eğitime birkaç gün süreyle ara verildi.

"Tranetorp kriz masası"

Evdekendimiz: Sayın valilerim hava şartları kötü, herhangi bir tatil durumu var mıdır?

Valiler: Evet. Eğitime bir bilemedin iki, belki de 3 gün ara vericez.

Evdekendimiz: Sayın valim; eğitime ara veriyoruz diyosun da allasen duyan da atom parçalıyosunuz sanıcak. Verdiğiniz eğitim de eğitim olsa ehehe ehehe =P. Eğitime ara veriyomuş, puhahaha

Valiler: Lütfen eğitim kurumlarımız hakkında böyle ileri geri konuşmayalım. Sonuç olarak her mesleğin iyisi kötüsü var. Hatta dilimize yerleşmiş "iyi polis kötü polis" diye bir kavram bile var. Neyse, güzide klüplerimizi, pardon eğitim kurumlarımızı bu şekilde genelleyerek lekelemeyelim.

Evdekendimiz:Tamam be başkan, sen de hemen alınma. Bizimkisi işte makara kukara olsun. Buyrun söz sizde.

"Çamlıca Valisi: Ben bu makamda oldukça size tatil matil yok."


"Beykoz Valisi: Şen şu gözlere baksana bi. Bak dişlerimi sıkıyorum farkettin mi?"


"Karaman Valisi: Yandan çek yandan. Bi gün. Bi gün yeter size."


"Isparta Valisi: Sol elimi sağ elimin üstüne koyayım sen anla artık ordan."


"Adana Valisi: Adana olm burası. Başka sorusu olan?"



"Ankara Valisi: depik dostumuzu merak edenler olabilir. Kendisi vatani görevini yapmak üzere Ankara ilinde ikamet etmektedir bir süreliğine. Revirci falan olmuş aldığımız haberlere göre. Sizin anlıyacağınız full yatış. Askerlik dönüşü silahlı kuvvetler ve sağlık sistemimiz konusunda tecrübelerini paylaşmasını bekliyoruz."