28 Nisan 2010 Çarşamba

David Lynch'e Açık Mektup

Evet biliyorsunuz, bilim konusunda yurtiçinde olsun yurtdışında olsun çeşitli üniversitelerde kürsüsü bulunan, ülkemizin önde giden bilim adamlarından Prof. dr. depik'in hazırlayıp sunduğu "bilime sığ bakış" programının felsefe dosyasında izleklerden "peki ya David Lynch (Davut Vinç okunur) ne olacak" diye bir soru geldi. Şimdi orda da belirttim, sayın prof. depik de görüşlerime katıldılar; davut vinç bilimsel değil sanatsal bir kişi olduğundan bilimsel kıstaslara göre incelemek bilimsel bakış açısına yakışmaz. Onu ve o büyülü sinemasını sanatsal açıdan analiz etmek lazım. O iş de kendini sanat dünyasına adamış, yıllarca sanat tarihi dersleri almış (bkz. okulu sündürmek) bendenize düştü.

Ama ondan önce yıllardır büyük ustaya yazmak istediğim bir mektup var, onu aradan çıkarayım istiyorum; buradan bütün evdekendimiz okurları önünde David Vinç'e sesleniyorum:

Sevgili Bay David Linç;

Sinemanızın büyük bir hayranıyım. Ama sadece hayranıyım, izlemeye gelince kafam almıyor o kadar şeyi. Zaten bir Mulholland Drive'ı izledim, bir de ikiz tepeler'i hayal meyal hatırlıyorum, ama mevzu neydi hiç bir fikrim yok. Gerçi Mulholland Drive'daki mevzu neydi onun hakkında da bir fikrim yok. İşte kızlar arada bir yiyiştiler de bilet parası boşa gitmemiş oldu.

Neyse abi, diyeceğim ben senin filmlerini aslında izlemedim. Ama muhtelif karılı kızlı sanat ortamlarında sanki izlemişçesine atıp tutuyorum, blue velvet olsun, lost highway olsun aklıma ne gelirse sayıyorum. Kimse de anlamıyor abi; metafor diyorum, altmetin diyorum, farklı okumalar filan derken iyice akılları karışıyor; zaten ben sana bir şey diyeyim mi Davut abi, milletin de bir şey anladığı yok izlediğinden. Ordan cüce geliyor, öbürü kayboluyor aha ordan bir şey çıktı derken bir bakıyoruz filim bitmiş la! Bu nasıl sinema allahını seversen, iki vurdu -kırdı bir şeyler koy, bir kemik sesi duyalım, araba takibi olsun aksiyon görelim be abi.

Ama tabi sen daha iyi bilirsin, yıllarını sanata gizeme vermiş insansın. Ha gene yap sen gizemini, sanatını, yapma demiyorum gene yap, ama hobi olarak yap. bak şu yaşına geldin bir tane ninjalı film çekmedin, nedir yani gizemse gizemin kralı ninjalarda, çeksene bir ninjalı filim!

Neyse konuyu uzattım, asıl ben şey diyordum, kızlara filan havam olsun diye filmlerini izlemiş gibi atıp tutuyorum ya; o konuda hakkını helal et abi, ahını almayayım.

Saygılarımla,

Onkaplan

Tabi böyle yazınca adam anlamaz, aha bu da ingilizcesi:

Dear David Lynch


I am a big fan of your cinema. But just fan. Not fun. It is too complicated for me you know. I just watched Mulholland Drive but have no idea about it. Maybe girls should be more naked, it is the way of art movie, you know better.


Vatevır, what i say is this: in ortams with lots of girls, i say many things about your movies, but guess what, all bullshit because i actually never watched them. I say metafor, different readings, subtitles, whatever suits… but Dear David, listen to me carefully, no one understands it because your films are too artful for us. Maybe it is time for you too shoot ninja movies, think about it, it would be awesome bro! A ninja film by David Lynch with lots of mançıka and other stuff! Art cinema world would be in total chaos, total shock! What a great thing to see…


But you know better, becuse you are the artful person and i am not. But give me helallik becuse i eat many bread on your cinema. Entel girls are pretty but speak too much nonsense.


Yours sincerly


Onkaplan (10 tiger, fantom you know? Espri babinda)




24 Nisan 2010 Cumartesi

Bilime sığ bakış: Felsefe!

Aslında ben de biliyorum, felsefe bilim değildir; tüm bilimlerin anasıdır. Zaten bilim olsaydı sonunda "loji" olurdu. Fakat zaten "sığ bakış"la inceleyeceğim için sorun teşkil etmiyor.

Şimdi efendim felsefe denen şeyin kendisini irdeleyecek değilim. Sonuçta soyut bir varlıktır kendisi. Onu eleştirsen ne olacak? Yarın bir gün karşına çıkıp "Lan sen benim hakkımda böyle böyle demişsin. Enişteme dövdürcem seni!" diyemeyecek bir şeyi eleştirmek yakışık almaz. O sebepten felsefeciler ve filozoflar üzerinden gideceğim. Gerçi bir filozofun da beni eniştesine dövdürtmekle tehdit edeceğini sanmıyorum ama olsun.
Şimdi efendim öncelikle bu filozoflar ne yapıyorlar? Düşünüyorlar. İşleri güçleri bu! Sanki biz düşünmüyoruz anasını satayım. Ne üzerine düşünüyorlar peki? Yok "Biz varız da, nasıl varız?", yok "Ulan her şey değişiyor gibi", yok "Şu ırmakta acaba kaç kere yıkanılır lan?" gibisinden şeylere kafa yoruyorlar. Bunun kime ne faydası var sayın Evde kendimizciler? Varoluşu düşünüyormuş! A pezevenk, varız işte. Nasıl olduysak olduk. Sanki yeni bir dünya yaratacak nasıl olduğunu bulsa. Biri çıkmış değişim de değişim diye tutturuyor. Bir sen anladın her şeyin değiştiğini. Hayır yıllarca düşünüp bunu bulan adama duyulan saygı nedir ya? Ben asıl bunu anlamıyorum. Ulan hiçbir şey değişmese gün değişiyor. Sorsaydın ben söylerdim, niye onca yordun kafayı?
(Tiplere bak!)



Bunlar, artık devrin el verdiğince, çekiyorlar otu, atıyorlar hapı. Kafa bir dünya olduktan sonra mal mal düşünüyorlar.
- Lan Sokrat! Biz niye varız lan?
- Biz mi? Hahahahahhaha"
- Hahahhahahaahah
- Ehauhuaeuhueu
Diye mal mal gülüyorlar sonra da.

Descartes ne demiş: "Düşünüyorum, öyleyse varım!". Çok afedersin de sayın Descartes,
sıçıyorsun da sen. Sen patır patır boşaltırken dışardakiler gayet anlıyorlar senin var olduğunu. Neden bu kadar düşünmeye anlam yüklüyorsun? Bunların hepsi insani şeyler. Hangimiz yapmıyoruz?

Böyle boş boş konuşan insanlar neden bu kadar saygı görüyor ve hala anılıyor peki? Çünkü kendileri de farkında olduğu için milletin kafasını karıştırıyorlar. Misal Sartre demiş ki "İnsan neyse o değildir, ne değilse odur". Lafı değişime getiriyor o da. Sen şimdi çocuksun ama ilerde adam olacaksın gibisinden bir şeyler söylüyor. Bunu böyle söylerse millet takar mı seni? Kendisi de biliyor takmayacağını o yüzden adam gibi, net bir şekilde söylemiyor düşündüğünü.Ne oluyor böyle olunca? Millet "Ulan anlamadığımza göre çok mühim şeyler söylüyor olmalı" diye düşünüp saygı duyuyor, ekmeğiydi, şarabıydı gıda takviyesi yapıyor. Tıpkı şimdinin sanat filmleri gibi.

Bir kere de çıksınlar işsizlik nasıl çözülür, geçim sıkıntısına nasıl dayanılır, turşu limonla mı yapılır sirkeyle mi, gibi güncel ve gerçekten insanların işine yarayan şeyler düşünsünler. Bu arada dikkatinizi bir şeye çekmek isterim. Son zamanlarda dikkatinizi çeken, dünyaca meşhur olmuş bir filozof var mı? Yok! Olamaz da artık. Çünkü artık antik çağlardaki gibi ekmek elden su gölden geçinemiyorsun. Seve seve çalışacaksın. E insan geçim derdine düştü müydü oturup "Bütün bunlar benim zihnimde mi? O zaman zihnim nerede?" falan diye düşünemiyor. Zamanında buldular beleş meyveyi sebzeyi. Milletin kafasını karıştırıp ekmeğini aldılar. Her türlü hatunu lüleden yediler. Doygunluk olunca birbirlerinin lülelerine göz diktiler. Ooooh, gel keyfim gel. Şimdi yemezler anam! Adamın g.tünden kan alırlar Aristo, kan!

22 Nisan 2010 Perşembe

Gotik Olmuş Gidiyorsun

Geçen gün kardeşim geldi, "abi" dedi "senin eski manitayı gördüm kızılayda, gotik olmuş gidiyordu"... Önce şaka yapıyor sandım, inanmadım yıkıldım. Sonra açtım korsan facebook hesabımdan (evet, korsan hesap; arkansaslı chuck norris diye biri bir gün size mesaj atarsa şaşırmayın hanımlar) baktım. Gerçekten de gotik olmuştu, hatta gotik olmakla kalmamış gotiğin önde gideni olmuş, şahı olmuş; bununla da yetinmemiş şahbazı dahi olmuştu.

Vay arkadaş dedim bu yaştan sonra gotik mi olunur, şu makyaja bak hele. Hadi makyajı da geçtim, bir ton da gotiksel şiir yazmış, yazı yazmış; karanlıklar, uçurumlar bilmem bir şeyler... Bir zamanlar beraber Manowar dinlediğim kadın ne hale gelmişti; yaşanmışlıkları hatırladım, hüzünlendim; gittim yamaha orgumun başına oturdum bir yandan şarkımı söyledim, bir yandan ağladım:

gotik olmuş gidiyorsun
bana veda ediyorsun
sorunluyum ben diyorsun
ağlamamak elde değil

kollarında file bezin
neden sustu piercingli dilin
dün thrashçiydin bugün gotik
ağlamamak elde değil

dudağına teller takıp
sulu bira gibi akıp
pudralı yüzüne bakıp bakıp
ağlamamak elde değil

Cengiz ağabeye saygılarla

Kalbimizdesin ağabey... muhabbet ve sevgi ile...


not: ben bu "gotik olmuş gidiyorsun" şarkısının sözlerini başka bir internet sitesinde de yazmış idim; olur da görürseniz vay onkaplan buradan afırtmış diye kınamayın; hakir görmeyin, o da benim...

20 Nisan 2010 Salı

Anam anam: 100'e bir kaldı!


Sayın Evde kendimizciler! Şu anda 99 kişi oldunuz. 100. izlek'e benden çay. Hatta herkese benden çay;

Şakir: Ben istemem!
Depik: Peki... Şakir'e çay yok!
Şakir: Ne demek Şakir?
Depik: Adını mı değiştirdin?
Şakir: Sen bana nasıl Şakir dersin lan kelek?
Depik: Ne diyem? Mesela, Mahmut mu diyem?

100 çay dediğin nedir ki? Pahalı yerde içsen 200 lira. Fakat blog alemine kırgınım bugünlerde. O yüzden pahalı yerde ısmarlamam.

16 Nisan 2010 Cuma

Dün akşam çok pis seksledim (seks yaptım)

Söylemesi ayıp dün akşam çok güzel bir bayanla seks yaptım. Adı da O. idi. O. sarışın mavi gözlü çok güzel bir kadın. Hatta O.'nun önde gideni, bayrak sallayanı. Seksledikten sonra O. ile sarılıp uyuduk. O.'nun ben ta göbeğini öptüm falan.

ACHTUNG!!! Bu, blog alemi üzerine sosyal bir deneydir.

Bu veya buna benzer bir şeyi bir genç kız, bloguna yazarsa seyircisi bir-iki günde 50 ila 100 kişi artar. Şu anda bizim, hepsi saygıdeğer, hepsi elit, hepsi kalburüstü 97 izleyicimiz görünüyor. Onların varlığı bizi memnun ediyor. Hiçbiri başımızdan eksik olmasın. Durun bakalım bir genç erkek yazınca ne olacak.

Benim tahminim; 2 gün içinde 50 izleyiciye düşeriz.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Deyim dediğin...

---Biraz Terbiyesizlik İçerir!--
(Sonra "vay ben duymadım, vay beni ikaz etmediler" demeyin!)

Şimdi gidip 72 milletin dilini örfünü inceleyip hepsinin deyimlerine, atasözlerine falan bakmadım tabii ama, bizimki kadar güzel deyim ve atasözleri olan bir millet yok gibi geliyor. Olay sözlerin verdiği ders değil, sözlerin ta kendisi. Kafiyesi olsun, addedildiği varlıklar olsun, kinayesi, göndermesi falan filan olsun, kolay kolay üretilecek sözler değil bunlar.

Misal bir İngiliz vecizesine bakalım: "Fool me once, shame on you; fool me twice, shame on me!". Yani diyor ki, "Hadi beni bir kere kandırdın, ikincide senin ananı s.kerim!". Güzel, ders veren bir söz ama "Tedbirsiz sıçmaya giden, domala domala taş ararmış" kadar güzel mi Allah aşkına? Bu çok daha etkili bir söz, akılda kalıyor. bağdaştırdığı şey delikanlı insanlar için öyle önemli bir şey ki, bu lafı duyan tedbirsiz iş yapmamaya başlıyor. İngilizlere baksan ikinci kere kandırılınca kendisi utanırmış. Nedir ki?

Bu şahane deyimlerin şahaneliği çoğunlukla bel altından bahsetmesinden geçiyor tabii ki. Çünkü bel altı vurucudur! Bel altı akılda kalır. Baya bir araştırdım gavûr deyimlerini falan. Belki onların da vardır böyle bel altı sözleri. Fakat şunun güzelliğine bakın: "Madem yaptın bir hayır, bacaklarını tam ayır!" Bu öyle basit bir söz değil. Öncelikle kafiye mükemmel! Verdiği ders şu: yardım edeceksen, tam yardım edeceksin. Alt metninde de şöyle bir gönderme var: seks hâla kadının erkeğe bir lütfudur! Bu kadar anlamı bir arada bu kadar kısa bir sözle, böyle de kafiyeli bir şekilde vermek kolay mı?

Bir de deyimlerimizdeki hayvana verilen değerden bahsedeceğim. Hayvan üzerinden verilen dersler falan çok. Herkeste vardır. Fakat bizim özelliğimiz hayvana değer verip onu karşımıza alarak konuşmamız, dertlerini sormamızdır. Deveye sorarız; boynun neden eğri? Kurda sorarız; ensen neden kalın? Maymuna sorarız; ne var ne yok, bir ihtiyacın var mı? Her kuş kendi tüyüyle uçar diyor bir İngiliz atasözü. E bir kere de sor o kuşa sen nasıl uçuyorsun, üşüyor musun falan diye. Bu arada yine sözün etkisizliğini görüyoruz. O söz "Her koyun kendi bacağından asılır" şeklinde etkili olur. Ölüm teması var bir kere. İnsanı ürkütüyor, kendine getiriyor.

Bu konuda gâvur ellerinde yaşamış olan Farlimas'ın da görüşünü almak isteriz blogcana. Biz mi dışarıdan duymuyoruz, yoksa gerçekten bu şekil sözleri yok mu diye.

Unutmadan ekleyeyim, bilmiyorsan g.tünün huyunu, içmeyeceksin turşu suyunu!

11 Nisan 2010 Pazar

Gezegenimizi tanıyalım: Hangisi Capon?

Bakalım Capon'u ne kadar tanıyoruz. Anketimizi dolduralım ve bakalım görelim ne kadar tanıyormuşuz. Anketleyelim görelim. (Anketimiz sol yanda)

1 (Bu mu?)

2 (Yoksa bu mu?)


3 (Bu daha capon gibi)


4 (En capon benim. ehe ehe)

Ben Capon'u Gözünden Tanırım!!!
diyenler. Ne duruyorsunuz?