23 Kasım 2010 Salı

Komik video büyüsü

Sayın Evde kendimiz ahalisi, saygıdeğer milletvekilleri, muteber bakanımız ve cefakâr Kamboçya halkı...

Bilen bilir (AOE falan), ben IPTV ve OTT üzerine çalışan bir insan evladıyım. Konumuzun özü bu olmadığı için kısaca açıklayayım. İnternet üzerinden TV izletebilen kutuları üretiyoruz biz. Bugün de Ada Basını'ndan önemli konuklara şirketcene neler yaptığımız hakkında kapsamlı bir bilgi veren bir demo gerçekleştirdik. Yani adamlara "Bakın, bunların hepsini biz yapıyoruz. Teknolojinin anasını sattık... O bozulma bizden kaynaklanmıyor, internet şey olduğu için tabi..." gibi şeyer anlatıp gösteriyoruz.

Youtube veya muadili sitelerin komik video ile insanı saatlarce esir etmesini hepimiz biliriz. bir komik videodan diğerine "Bu dolarken diğr bir komik videoyu izleyelim" diye seker dururuz. "ÇOK KOMİK!", "İZLEMEYENİN ÇÜKÜ DÜŞSÜN" gibi video başlıklarına tıklaya tıklaya saatlerimizi veririz. Tabii bunlar internetle daha çok haşır neşir (haşır neşir ne lan!) olan genç neslin tecrübe ettiği şeyler.

Bizim kutularımızdan bir tanesinde geliştirilen bir uygulama da Youtube'u TV ekranına getiriyor. Bugün de İngiliz basınından gelen 7-8 kelli felli amcaya uygulamamızı gösterdik. Gördüm ki yukarıda anlattığım şeyler sadece gençlerin başına gelmiyormuş.
-S.ktiredin bu grafiği. Şu video dolsun, ona bakalım.
Adam merdivenden düşüyo ama görmeniz lazım


Dünyanın en iyi patronu olan direktörüm demoyu gösterirken sıra geldi Youtube uygulamasına. Bir tane binek otomobilde at taşıma videosu gösterdi. Video da İngilizce olduğu için Ada Basını baya bir güldü falan. Bundan cesaret alan benim direktör de ardı ardına verdi komiği anglosaksonlara. "Watch this! This is really funny" (çeviri: bak bak bak, bu çok komik, altıma sıçtım gülmekten), deyip açıyor yeni videoyu. "The guy will miss the goal" (çeviri: kazmaya bak kazmaya, boş kaleye nasıl kaçıracak seyredin) diyor, ortamı kahkahaya boğuyor. Bildiğin bekar evine döndü koskoca lansman. Hayvani kahkaha atan ciddi İngiliz mi ararsın, içtiği kahveyi püskürten teknoloji analizcisi mi ararsın, ne ararsan var. En son bir tanesi İngilizce "La dur! Kola genzime kaçtı gülmekten"(orijinali: Dude stop! Cola escaped to my genz) diyordu ki, ortamı terkettim.

Önümüzdeki haftalarda Ada Basını'nı iyi takip edin. "Türkiye'ye gittik, gül gül öldük" diye yazan bir teknoloji yazarı görürseniz bilin ki bize gelenlerden biridir.

12 Kasım 2010 Cuma

Bizi Yıldıramazlar!

Sevgili evdekendimizciler; biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde bazı tatsız gelişmeler yaşadık. Her şey depik'in "Bilime sığ bakış: Felsefe" başlıklı makalesini buradan yayınlamasıyla başladı. Hepinizin bildiği gibi blog yazarlarımızdan sayın prof. dr. depik; bilim ve felsefe konusunda dünyaca tanınmış; makaleleri ve kitapları onlarca dile çevrilmiş bir akademisyendir. Hatta son zamanlarda bunların ingilizceye de çevrilmesi konusunda da çalışmaları var. Neyse; prof. depik'in felsefenin iç yüzüne ışık tuttuğu bu makalesinden sonra olanlar oldu; tehdit telefonları mı almadık, imzasız mektuplar mı gelmedi! "O yazıyı kaldırın, yoksa olacaklara karışmayız" dediler; daha bir sürü hakaretler, ağza alınmayacak küfürler filan. Hatta bizzat Immanuel Kant aradı, sesini ismail türüt'e benzeterek "depik akilli olsun! plan yapmayın plan" dedi; ben "abi sen misin? dayımgilin çok selamı var" deyince de kapadı. Sonrasında da biliyorsunuz hoş olmayan bir takım yorumlar, hakaretler sitemizde yayınlandı.

Ama bunlar ne ilk, ne de son. Daha geçen ay, kendi blogumda sanat üzerine yazdığım bir eleştiri sonrası Kim ki Duk hayranları sakarya caddesinde yolumu kestiler. Sanatçı dedik entel dedik, bunlar naif olur şiddete meyletmez dedik ama ağzımı burnumu kırdı adamlar. Ellerinde 5x10 kalaslar vardı ya; belime belime verdiler odunu. Sitelerden pikaba atlayıp gelmişler; nerden bileyim ben bizim Siteler esnafının Kim ki Duk hayranı olduğunu? Esnaf dediğin rocky rambo izler ya bu nedir?

Sevgili dostlarım; doğruları konuşmaktan, gerçekleri gün ışığına çıkarmaktan hiç bir zaman vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Ama tabi gerçeklerin ortaya çıkmasını istemeyen bazı karanlık güçler, kaynağı dışarıda bazı güç odakları halkın aydınlanmasını istemedikleri için bizi de önlerinde bir engel olarak görüyor. Ama yılmayacağız, bu site yalanların dolanların, kahpeliklerin üzerine köy yollarında vitesi beşe takmış bir reno toros gibi gidecek bundan emin olabilirsiniz.

Aha işte aynen böyle gidecez zalımların üzerine

8 Kasım 2010 Pazartesi

Çaya süt katılır mı?

Katıyorlar efendim. İngiliz milleti bunu yapıyor. Bunun gibi birçok saçmalık yapılıyor dünyada. Çaya süt katmalar, tekila şişesinde kurtçuk beslemeler falan filan... Şimdi bana "Aman efendim. Sizin ağız tadınız öyle, onlarınki böyle..." falan demeyin. Kalbinizi kırarım. Bu işler bu kadar da göreceli değil. Olacak şey var, olmayacak şey var. Ben bunların hepsinn nereden çıktığını buldum geçen gün. Anlatıyorum...
(Piiiiii... bu içilir mi lan?)

Artislik gibi olmasın, bir ay kadar önce Kiev'e gittim geldim. Öyle hemen "Ooooo kieeeev... Ahaleeeooyyy ukranyaaa... Amaneeeeyyy rus gızlar..." falan demeyin. Bir kere onlar Rus değil, Ukraynalı. Hatta Ukranyalı! Bir halt da yiyemedim orda, ağzınız sulanmasın. Zaten gittiğimiz ertesi günü döndüm. İşte o dönüş esnasında ben "Ulan uçakta bayan yanı diye bi uygulama da yok. İnşallah yanıma süt ablalardan biri düşer" diye düşünürken yanıma Nijeryalı zenci bir abi denk geldi. Irkçılık hassasiyeti olanlara sesleneyim. Mesele zenciliği değil, Ukraynalı bir sürü hatun varken bana onun denk gelmesi.

Neyse efendim, Kiev'den İstanbul istikametine yolculuk eden Türk Hava Yolları'nın TK0760 sefer sayılı uçağı yükseldi, yemek servisi başladı. Tavuklu sandviç, patlıcan kızartma falan var. Bir de mus diye bir tatlı varmış, koyu köpük gibi bir şey. Yanında da eti form ve krem peynir-tereyağı üçlüsü. Ana yemek yerine geçen şeyi yedim ben. Yanımdaki koyu tenli de yedi. Ben yan ürünlere geçiyordum ki, baktım bu siyahi arkadaş öylece bakıyor geri kalanlara. Ne yapacağını bilemez bir hali var. Ben de Eti Form bisküüsünü aldım musa bandırıp falan yiyorum. Afrika yerlisi benden görünce başladı aynısını yapmaya. "Ulan bunun yenme şekli de bu herhal?" diye düşünüp aynı benim gibi yiyor tatlısını.
(Pilava çay dökün, çok güzel oluyor)

Bu olaydan 3-4 hafta sonra, yani geçtiğimiz haftanın başında da Dubai'ye gittim. Artislik demeyin, önce kalbinizi, sonra ensenizi kırarım. Fuar için gidiyorum, daha doğrusu gönderiyorlar. yine uçak havalandı falan. Yemek servisi geldi. Ana yemek yerine geçen şeyler yendikten sonra bu sefer yanımdaki iri yarı Rus abi bakıyor geri kalanlara. Evet, asla güzel, hatta nefes alsın yeter bir kız benim yanıma denk gelmez. Bu abi bakarken benim aklıma Nijeryalı geldi."Ulan" dedim kendi kendime, "Dur şuna bir ipnelik yapayım, bakalım yiyecek mi? Zaten ilik gibi hatunları üzüyor bu Rus erkekler.". Baktım çay içiyor, ben de çay söyledim. Sonra yemeğin yanında gelen zeytinyağını boşalttım çayın içine. İpnelik yapcaz diye düştüğümüz hale bak anasını satayım. "Allah'ın Rusu ne bilsiz zeytinyağını, yutar heralde" diye geçiyor kafamdan. Sonra o yağlı çaydan bir iki yudum aldım. Fakat bunu yaparken kendimden o kadar emin görünüyorum ki, zannedersin ki Hattori Hanzo kılıç için çelik döküyor kalıba. Ben bile inanacağım nerdeyse. Evet sayın Evde kendimizciler. Sarıbıyık aynen benim yaptığım gibi döktü zeytinin yağını çaya. Sonra ikimiz de "Öeeehhh. Bu ne lan?" diye diye bitirdik çaylarımızı. Dubai'den dönerken de yanımdaki İskandinav picine tavuk ızgaraya krem peynir sürdürüp yedirdim.

Şimdi ne olacak? Yarın bir gün belki de bu adamlar benden gördükleri saçmalıkları başkasının yanında yapıp ona öğretecek. Bir ortamda ilik gibi Rus ablalara artislik yapmak için "Türkler çayı böyle içiyor" falan diye yayacak olayı. Bunlar kolay süreçler değil, evrim gibi bir şey. Biz görmeyiz ama belki torunlarımız falan uçakta denk gelebilir böyle şeylere. O bakımdan tembihleyip evlatlarınıza. "Oğlum" deyin, "Yarım bir gün yanındaki adam çaya zeytinyağı katarsa sen yapma. O hep ipne depik'in uydurması" diye uyarın. İpnenin mecazi olarak "Muzip, sempatik ve müşfik" anlamına geldiğini de ekleyin.

Konunun başına dönersek. Bundan uzun yıllar önce dingil İngilizin biri gitmiş benim yaptığım şeyi yapmış. Sonra bunu gören adam yaymış bunu. İngilizler bile inanmış sonradan sonraya. "Tabii... Biz çaya süt katarız demişler."

Meksikada tekila şişesinin içine kurt düşmüş misal. Bunu gören adam "Lan! Şişede kurt var!" demiş. Bunu gören Nasrettindo Mendez durur mu? Yapıştırmış cevabı, "Olum onu bilerek attım. Daha güzel oluyor" falan diye.

İşte bunlar gibi birçok saçmalık böye böyle yerleşmiş hayatımıza. Yemeyelim efendim bu numaraları. Biz yine ucuz atlatmışız. Çinde böcek falan yiyor adamlar böyle ipnelikler yüzünden. Dikkat edin...