21 Nisan 2009 Salı

Futbol Programları ve "Masa"lar

Yıllar yılı memleketimizde spor, özellikle de futbol üzerine konuşuldukça konuşulası, tartışıldıkça tartışılası bir fenomen. Hatta yer yer komedi programlarını kimi zaman da siyaset programlarını aratmıyacak nitelikde kaymalar da oluyor bu saatlerce süren programların formatlarında. Gelgelelim konuğudur, tarzıdır bir kenara benim en çok ilgimi çeken tarafları ise bu programlarda kullanılan masalar. Bu yazımızda da bu programlarda kullanılan, yer yer ufak yer yer de devasa boyutlarıyla masaları ve bu masaların neler ifade ettiklerini, programın psikolojisini nasıl etkilediğini irdelemeye çalıştık.

STADYUM
İlk olarak malum devlet televizyonumuz TRT'nin stadyum programına yer vermek istiyorum. Maçlardan sonra ilk olarak özetleri izleyebildiğimiz bu spor programımızda kadro Kollektif Ömer, Yakışıklı sunucu, Mehmet Demirkol ve taze spor yorumcumuz Hakan Şükür'den oluşmakta. Masamıza baktığımızda daire biçiminin öne çıkarıldığını görebiliriz. Bu yuvarlaklık bize "Biz sert yorumlardan kaçınırız. Fazla sağa sola bulaşmadan yorumumuzu yapar kenara çekiliriz" ifadesi vermeye çalışmakta. Diğer tarafdan da masanın yorumculara bakmaya tarafına, yani izleyicilerin olduğu tarafa baktığımızda ise, o kısmın, cam yada mika misali şeffaf bir malzemeden yapıldığını görebiliriz. Bunun da muhtemelen "Biz mevzulara olabildiğince şeffaf ve objektif yaklaşmaya çalışıyoruz" anlamı vermek için yapıldığını düşünüyorum. Son olarak da masanın mavi ve gri renklerden oluşması da programın ılımlı çizgisine gönderme niteliğinde.

MARATON
İkinci olarak da ilk göz ağrımız, Cine5 döneminden şifresiz kanallarda takip ettiğimiz, şimdilerde ise ancak Lig TV ve Digitürk üzerinden izleyebildiğimiz Maraton programını ele alalım. Senelerin duayen yorumcuları Şansal Büyüka ve Erman Hoca'nın sunduğu program bu iki koca adamdan mütevellit. Erman Hocanın pastırmalar, kamzımallar arasında geçen yorumlarını yaptığı programın masası sanırım geçen zamanlarda değişmiş yanda da görüldüğü gibi. Öncelikle masanın bu katmanlı halinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Muhtemelen bu masanın 5 katlı bir yapısı olması "Siz yokken biz vardık. Biz senelerimizi verdik bu işe. Kolay değil o kadar sene program yapmak" gibisinden bir vurgu yaparken en üstteki çim sahalar misali yeşil renk ise "Biz alaylıyız" manası taşımakda diye düşünüyorum. Masanın yuvarlakdan bozla biçimine gelicek olursak da "Bu alemde Şansal-Erman gerisi yalan." gibi bir hava katmakda stüdyoya.

BİZİM STADYUM
Gelelim senelerin bir başka duayeni Faik Çetiner'in programına. Bu programda seneler boyunca o kadar çok yorumcu yer aldı ki, bi insan evladının hatırlayabileceği gibi değil. Son zamanlarda takip edemedim ancak, Ömer Çavuşoğlu-Aziz Üstel ikilisi, İhsan Kalkavan başı çekmekle beraber, Bülent Yavuz, Abdürrahim Albayrak ve daha niceleri bu programda ara ara karşılaştığımız isimlerdi. Şimdilerde Kanaltürk'de yayınlanan programın stüdyosuna şöyle bir göz atarsak, arka fonra tuğlalı bir dekor, malum dev ekranlar, ortada Faik Baba ve önünde de malumunuz masamız. Renk beyaz: senelerin getirdiği tecrübeyi ve güveni temsil edercesine. Faik Baba'nın olduğu kısım siyah renkli olarak onun ulaşılmazlığına, büyüklüğüne, birleştiriciliğine gönderme yapıyor. "Yorumcular siz ne derseniz deyin ben varmı burda arkadaş" dercesine kendisini yüceleştiriyor. Bu fotoğrafda da gördüğümüz gibi bir yanda -adını hatırlayamadığım- bir kişi diğer yanda da -sünepe- 3 yorumcu. sanki sorguya çeker nitelikde. "Adam mısınız lan siz? Hepinizi çakmak cebimden çıkarırım ben sizin" gibi bir tat olmuş studyoda(yoda).

90 DAKİKA
Ve geldik yine bir duayen topluluğuna daha. Geçtiğimiz senelerde hayatını kaybeden Kenan Onuk sunardı bu programı. Onun vefaatından sonra Fuat Akdağ'ın sunmaya başladığı programın konukları da Hıncal, Haşmet ve Mehmet Yılmaz. Fotoğrafda da görüldüğü üzere yeşil bir fon ve fonla masa arasında geniş bir boşluk ve siyah bir platform üzerine oturtulmuş masa ve programcılarımızı görüyoruz. Öncelikle masanın bu yay gibi şeklinden başlamak istiyorum. Yay bildiğiniz gibi bir doğrunun hafif bükülerek şekil değiştirmesinden de elde edilebilir. Bur da da farklı takım taraftarı olan, yer yer de farklı görüşlerde olan yorumcularımızın bunları saygı çerçevesinde dile getirdiklerini anlatır nitelikde bu şekil. Kısacası diyorlar ki "Yeri gelir farklı görüşlerde oluruz, yeri gelir bir doğru üzerinde birleşiriz". Masanın haki yeşiline kaçan rengi ve masanın zemininin oturduğu siyah rengi de ele alırsak; siyah yorumcularımızın entellektüel birikimlerini tasvir ederken, bunun üzerine oturmuş yeşil renkli masanın, futbolun bu entellektüel birikimin sadece bir parçası olduğunu anlatmak için tasarlanmış gibi. "Yeri gelir futbol konuşuruz yeri gelir curling." gibi bir anlam çıkardım ben şahsen kendim.

SANTRA
Maçın başlangıcını ifade eden santra kelimesini kendilerine isim edinen bu programı da Fikret Engin sunardı. Şimdilerde tv8'de dünyanın en saçma spor programlarından Bay Tahmin'de Murah Özarı'yla Teoman'a laf atmakla meşgul olduğundan, halen Santra'yı sunuyor mu bilemeyeceğim...(1 dk. ara) Evet ufak bir araştırma yaptım, devam ediyormuş kendisi. Bir zamanlar Kazım Kanat, Ahmet Çakar gibi isimlerin de yer aldığı programda şimdilerde Selçuk Manav, Selçuk Yula, Cüneyt Tanman ve Mustafa Çulcu gibi isimler yer alıyor. Kadrodaki bu dağınık hava stüdyoda da kendisini fazlasıyla hissettiriyor. Görüldüğü gibi heryer oldukça canlı ve şıkır şıkır. Ciddiyet seviyelerini fazlasıyla hissettirir nitelikte. Ana objemiz, canımız kanımız masamıza gelicek olursak, onun da genel havaya paralel olarak parçalı hali gözlerden kaçmıyor. "Her an dağılabiliriz" havası Fikret'in kendi başına oturduğu parçada da "Ben zaten başka bi' program daha yapıyorum. İstesem dakkasında giderim. Masayı da aradan çekerim. Siz masaları birleştirim bi çaresine bakarsınız artık." anlamını kuvvetlendirir nitelikde. Dikkatlerden kaçmayan yoğunlukla kullanılmış olan açık yeşil renk de programın konsantrasyon seviyesine vurgu yapmakdan geri durmuyor.

3. DEVRE
Gelelim İlker Yasin'in yeni formatıyla devam eden programına. Bu sene her hafta futbol dünyasının önde gelen ki ismini programında konuk eden Yasin'in farklı bir işe imza atması hoş. Yandaki fotoğrafda da gördüğümüz gibi bir programda da Fatih ve Erman hocaları davet etmiş kendisi. Lafı fazla uzatmadan stüdyoya şöyle bir bakarsak; arkada tarafda bütün fonu kaplayan bir türk futbolu kolajı görmekteyiz. Guiza'nın bu kadar göze sokulması rahatsız ederken, futbola genel bir bakış atma amaçları olduğunuz hissedebiliyoruz. Ancak masaya geldiğimizde gelemediğimizi hissediyorum. Anlamlandıramıyorum önceleri, hata veriyorum. Uzay yolu yok değil, Dünyayı Kurtaran Adam ya da Star Wars. O nasıl bir masa. "Ben çok mühim konuklar çağırıyorum bu programa" mı demek istemiş ben çözemedim. Affınıza sığınıyorum, ben bu programı yorumsuz geçmeyi yeğliyorum.

TELEGOL
Türk televizyonlarının çığır açan, konsept yaratan, belleklerde yer eden, efsanevi, ubermensh, exprestyonist programına geldi şimdi sıra. Bir futbolsever için güzel bir futbol maçından daha izlenesi ne olabilir ki. Cevabınızı duyar gibiyim. Tabii ki Telegol. Hele o Ali Sami'li dönemlerinde daha bir bambaşkaydı bu program. Turgay Şeren'ler, Ali Sami'ler, Ahmet Çalar'lar, Ziya Şenül'ler kimler kimler geçti o studyodan. Ve en nihayetinde bu sene Ahmet Çakar geri döndü efsane kadroya. Şu anki kadrosa Ziya Şengül, Ahmet Çakar, Tanju Çolak, Gökmen Özdenak, Sinan Engin ve tabii ki Serhat Ulueren. (Soyadı gibi kendisi de) Öncelikle diğer programlarının aksine nev-i şahsına münhasır bir program Telegol. Gerek konukları olsun gerek ciddiyeti olsun kendi jargonunu yaratmış bir program. Ve bir de efsanevi "Ali Sami" demecinin verildiği program olması da önemini kat ve kat arttırıyor. şöyle bir stüdyoya ve malum masamıza bakalım diyeceğil ama resimlerde de gördüğünüz üzere, internet ortamında masalı bir fotoğraf bulmak çok zor bu program için. Yayın yönetmeni sağolsun yeri geliyor 2'ye 4'e yada 5'e bölüyor ekranı ve yerleştiriyor yorumcularımızı. Ancak hakkını vermeden de geçemeyeceğim, malum repliğin geçtiği anı o şekilde vermesi diğer yorumcularımızın da tepkilerini de ann ve an görmemizi sağlamış ve sayesinde tarihe tanıklık ettirmiştir bizlere. Programın olabildiğince esprili, kahvehane ortamı tadında olması da benim kanaatimce futbolumuzun kalitesiyle paralellik içermektedir. Konuşulabilecek ne var da adamlar ne yapsın.

"Solda 5li kareyi sağda da efsanevi kadrajı görüyoruz."









Az önce de dediğim gibi stüdyonun genelini gösteren bir fotoğraf karesi bulmak oldukça zor. Bu seneki programdan edinebildiğim nacizane fotoğrafda da masanın bir kısmını görebilioruz. Bu kadar efsane bir program hakkında dekor üzerinden ne kadar doğru tespit yapılabilir bilemiyorum ancak gene de nacizane bir şeyler diyecek olursak; masamızın biraz daha keskin hatlara sahip olduğunu ve u şeklini aldığını görüyoruz. "U" şeklini almasının yanında oval hatlar yerine keskin hatlara sahip olması da yorumcuların keskin hatlarla ayrıldığını gösteriyor. Diğer tarafdan bu keskin hatlar, ufak bir açı değişikliğiyle yanındaki yorumcuyla aynı çizgiye gelerek yandaş olabilme ve cephe alabilme avantaşı da sağlıyor kendilerine. İş böyle olunca da hareretli tartışmalara zemin hazırlaması işten bişe değil bu masanın. Son bir şey de yorumcuların masaya abanmaları. Bu hareketin de içlerinden ki kavga enerjisini boşaltmalarını sağladığını düşünüyorum.

İlerki yazılarda görüşmek üzere.

Fikir by "delimezar"

3 yorum:

  1. fırtına öncesi sessizlikmiş meğersem yazısız geçen bir iki hafta. dünyada gördüğüm en iyi araştırmalardan biri.

    la gazzetta della sport

    YanıtlaSil
  2. Çok uzun sürdü araştırma. Maddi ve manevi kaynak konusunda oldukça sıkıntı çektik. Bugüne kısmetmiş. Saolun efenim.

    YanıtlaSil
  3. Yok ebesinin amı Ali Sami... :)

    YanıtlaSil