22 Ekim 2010 Cuma
Neler oluyor bize?
Girdik beyin kliniğine. Hemografi, tomografi, emar falan ne varsa yaptırdık. Neden yazamıyorduk öğrenmem lazımdı zira. Sonunda sonuçlar geldi. Doktor beni çağırdı yanına. Ekibin en ağırbaşlısı olduğum için açıklamayı bana yapmayı uygun buldu normal olarak. Şimdi misal marvadam'a yapsa o ciddiye almaz, delimezar'a yapsa, adam zaten yaşlı, kaldıramaz, kalpten gider.
"Koray bey durumlar ciddi..." diye girdi lafa. Koskoca doktora kendimizi depik diye tanıtacak halimiz yok. ismimizi söyledik işte...
- Öncelikle sizden başlayayım.
+ Buyrun doktor bey
- Koray bey, beyninizin yazı yazmaya yarayan bölümü, yani sol lobun ön floner kortekse yakın kısmı zarar görmüş. O yüzden yazı yazamıyorsunuz.
+ Doğrudur da, kasınca çıkıyor bişeyler ama o da çok güzel olmuyor.
- Şimdi ona geliyorum. Beynin espri yapan kısmı, yani sağ lobun şurda görülen bölgesi de çok ciddi zarar görmüş.
+ Doktor sen böyle lob mob diyon ya, ne lobu bu, göt lobu mu? Eehu ehueheuehu ehue
- Al işte. Hakkaten büyük zarar görmüş
+ İyi de doktor, ne kafaya bir şey çarptı, ne yere düştüm, halı sahada kafaya bile çıkmıyorum. nasıl olur bu?
- Bilemiyorum. Belki küçükken inşaata falan götürdülerse...
+ Ne diyon doktor sen?
- Yani insan kötü olur. O bakımdan...
Yıkılmıştım. Fakat arkadaşlarımı merak ettim.
+ Peki doktor, AOE'nn nesi varmış.
- Onunki psikolojikmiş, psikologdan öğreneceksiniz.
+ Ya delimezar?
- Onun durumu çok ilginç...
+ Nasıl yani?
- Hani beynin yazı yazan bölümünden bahsettim ya...
+ Evet?
- O delimezar'da hiç yokmuş!
+ Nasıl ya? Şimdiye kadar nasıl yazıyormuş?
- Biz de merak ettik. Denemek için beynini gözlemlerken bir yazı yazdırdık. O yazı yazarken beynin sindirim sistemi ile ilgilenen bölümünün çalıştığını gördük. Özellikle sindirim sisteminin son kısımlarıyla ilgilenen bölümde hummalı bir çalışma oluyordu.
+ Yapma be...
- Vallaha!
+ Ya marvadam? Onun nesi var? Yaşayacak mı?
- Valla onda bir şey bulamadık. Numara yapıyo şey...
+ Rahat ol doktor
- Numara yapıyo ipne! İstese hayvan gibi yazar.
+ Anlamıştım zaten.
- Peki onkaplan?
+ O kim? Öyle birini getirmediniz.
- Ha pardon. O Ankara'daydı...
AOE'nin durumu öğtrenmek için psikoloğun odasına girdim.
+ Merhaba hocam. Bizim AOE'nin durumunu soracaktım.
- Hastanın nesi oluyosunuz?
+ Gerçek hayatta da var mı bu soru ya? Hastanın kaynıyım ben. Görümcem olur kendisi.
- Tamam. AOE entelmiş. Tek sorun bu. Koskoca psikolojinin bulduğu sonuç bu işte, şaşırmayın.
+ Hımmm... Ne yapabiliriz.
- Ne bileyim... Bi Ömer Danış konserine falan götürün, bişeyi kalmaz.
+ Ömer Danış artık konser vermiyor doktor. Küstürdüler adamı.
- İbo falan da olur ya farketmez.
+ Tamam doktor, teşekkürler...
Bir fatura geldi. Kol gibiydi...
9 Ekim 2010 Cumartesi
Kreatif Reklamcılık Olayı 577

1 Ekim 2010 Cuma
Ortamların aranan adamı Mc_HaLuK_24m_avc
Haluk var bizim mahalleden arkadaş. Anlatır kendisi ama çok anlatır. Öyle internetle de fazla alakası yok. Keyifli adamdır vesselam. Yaşanmışlıklarını biriktirir ve anlatır. Dedim ben de bu adamın anlattıklarını ha buradan milyonlara duyurayım.
.........Gene böyle bir gün... Rock fm de dj lik zamanlarım. Söylediğim grup ve şarkı isimlerini ağzımı ne kadar yuvarlak yaparak söylersem o kadar maaş alıyorum. Para bok yani. Tam EALTEAR BUIRİDCC ‘ den VOÖARDS DARKEAR DEAN DHEAAĞĞİİRR VOİYNGHS (alter bridge - words darker than their wings ) çaldım abi böyle arkamı dönüyorum lap diye bi hatun girdi içeri. SEAN KEAMSSSİEAAN (sen kimsin) dedim. Tabi o zamanlar böyle yuvarlak cümlelerimi, başkalarının anlamadıklarını düşündüğümde parantez içinde açıklardım. Tabi bu bi afalladı. "Lan" dedi "nooluyo" dedi. Tabi bunları içinden diyor. Ben hissediyorum
"Ben" dedi "boşları" dedi "alıcaktım, çay ocağından geliyorum" dedi. Şimdi bu, cümlenin son kısmını diğerlerine göre nispeten biraz daha uzatınca ben koptum tabi. "Nerden?" dedim. "çay ocağından" diye yineledi. Bak bak "hatun" deyince hemen bi toparlanmıştı İsmet Abi." çay ocağı"nı duyunca bi gevşedi. meheheh
Hamdi abi...alllooooov. Uyuma ya karşımda!! bi bok anlatıyoz di mi? Lan rüstem sen de kapa şu müziği az muhabbet edelim.Neyse hah.Ne diyodum. "Al" dedim "al da git daha da gelme, ben getiririm boşlarımı" dedim. Bir de baktım ki bu tarafa şarkı bitmiş. Anonsa geçmişim.
intro çalarken radyo müdürü odaya girdi ve bir zarf bıraktı. abicim ben tam zarfa uzanıcam baktım bizim hatun kaptı zarfı gidiyo. allaaaaaah. macareya bak ya... olaya bak ismail abi ya. bi de görücen böyle bu koşuyo ben koşuyom.radyonun içindeyiz ha.koca bina böyle....jane fonda selim düşeyazdı bas bas bağırıyor. "O BAGETLERİ dırdırıdıırın GÖTÜNE dırıdırıdıdırıdb SOKARIM dırıdınıdırıd falan diye. bu arada nası ama espri. jane fonda/arka fonda... klas adamım tabi olm. rüstem iki çay getir ismail abinle bana. hamdi abin de babayı alsın...paso uyudu
öyle abi ya hayat çok enteresan..bu lavuk kim ya tepemde dikliyor bir saattir.
eveeeeet. evde kendimiz okuyucuları. işte bu da benim Haluk kardeşimle tanıştığım andır.