Gün geçmiyor ki bir manevi değerimiz, bir kutsalımız daha modernite uğruna, çağdaşlaşma uğruna ayaklar altına alınmasın sevgili okuyucular. Kadınlara yaranmak uğruna kaybettiklerimiz yüzünden, yarın öbür gün mahşer günü geldiğinde atalarımızın, dedelerimizin; bizi biz yapan değerleri oluşturmuş, yaşamış ve yaşatmış o elleri öpülesi insanların yüzüne nasıl bakacağız inanın bilmiyorum. Biz bu kadar aciz bir toplum nasıl olduk, bu kutsal değerleri nasıl kaybettik anlayamıyorum.
Parmak arası terlik mi giymedik bu uğurda, beyaz slip donları çöpe mi atmadık birer birer? Yoksa o amcalarımızın, dayılarımızın gurur duyduğu göğüs kıllarını tüy dökücü kremlere kurban mı vermedik? Bugün ugg giyen erkekler bile var artık, bu utançla nasıl yaşayacağız?
İşte bu utanç yolunun başlangıcı beyaz atlete uzanıyor sevgili evdekendimizciler. Analarımızın cefakar elleriyle, “oğlum belini korur, terini alır” diye diye zorla giydirdiği beyaz atlet; ilk kurban oydu.
Evet, önce özel günlerde giymemeye başladık atleti. Olurda soyunmak gerekirse, tişörtü çıkarınca direk çıblah vücudu ortaya koyalım, seksapel meksapel diye diye takvime bağlandı atlet giymek. Sonuçta duyuyorduk görüyorduk; bütün kızlar karşıydı atlete. Hele ki belden yiyeceğimiz soğuklara karşı donun içine sokmak yapılan en büyük yanlıştı, çok iticiydi. Siz hiç brad pitt’in soyundup da donun içine sıkıştırılmış atletiyle kaldığı bir sahne gördünüz mü?

bu bebe giyince seksi oluyodu ama di mi? işte ikiyüzlülüğün tarihi
Sonra özel günler genel günlere döndü; “tişörtün altından belli oluyo, çirkin duruyo abi yeaa” diye diye unutuldu gitti güzelim atlet. Şimdi kış günü götümüz dona dona geziyoruz. İstediğin kadar montu kazağı giyin, atletin yerini tutmaz, o kat kat kazaklar belden giren zalım soğuğu kesemez....
Yazın teri alan, kışın beli tutan o mübarek giysiyi; o ecdadımızın bayrağını, “olurda bir manitasal durum olur” diye diye kaldırdık attık bir kenara....