23 Temmuz 2009 Perşembe

Anket değerlendirmesi: PES 2010'da hangi takımı alırsınız?


Yaptığımız en tuzak anketin değerlendirmesine hoşgeldiniz. Çok fazla yorum yuapmak istemiyorum. Gönül bağlarıyla bağlı oldukları Ankaragücü takımını alacağını söyleyen arkadaşlara şunu söylemek isterim. Sizce Ankaragücü takımı bu oyunda olacak mı sizce? Aynı şekilde Eskişehirspor... Fluminense'ye verilen oylar belli zaten. Adriano manyağı olan delimezar vermiştir hepsini. Real Madrid'e oy veren realist ve endüstriyel futbolun kölesi olmuş arkadaşlara işe hiçbir şey demiyorum. Ne biçim anket olmuş lan bu? Laf etmediğim şık kalmadı.

17 Temmuz 2009 Cuma

Kıyı Köşe Lezzet Durakları 004: Bildiğin Pilav Arabası

Diyette olmam hasebiyle uzun zamandır ara verdiğimiz, orda burda yemek yeyip görmemiş gibi anlattığımız, gurme köşemizle tekrar merhaba Evde Kendimizciler. Şimdiden ağzınızın sulandığını duyar gibiyim. Bu arada "hasebiyle" kelimesini cümlede kullandım ya, daha da gam yemem. Gam yersem de çıkar bu köşede anlatırım, "şurda yedim, çok güzeldi" diye.

Bugünkü durağımız pilav arabası. Tüm yazılarımda olduğu gibi bu mekanın da bir ismi yok. Zaten önemli de değil, yazının sonunda anlayacaksınız. Pilav arabasının menüsü çok geniş. Pilav var. Nohutlu, tavuklu, nohutlu ve tavuklu pilavlar mevcut. Hiç tavsiye etmesem de ketçap da var. Karabiber ve acı biber turşusuyla kombinasyonları artırabiliyoruz. içecek menüsü ise ayrandan oluşuyor. Dışarıdan kola fanta neyim alıp menüyü sonsuz hale getirebiliyorsunuz. Alkollü içecekleri hepsinde denemeyin yalnız. Yeterli samimiyeti kurarsanız pilavcıyı bile gönderebilirsiniz içecek almaya.

Pilavcının pilavı çok güzel. Yalnız kendisine "Bunun içine biraz bazik gıdalar koyarak asiditesini düşürürsen daha güzel bir tad elde edebilirsin. Ayrıca menüde 1968 Kabernet şarabı da bulundurursan daha iyi olur" dediğim zaman yüzüme öylece bakmasını çok yadırgadım. Ben de gurmeyim sonuçta. Bu cümleleri kurmam lazım. Ortamı yumuşatmak için "Abi sizin lisenin pilav günü olsa, en popüler eleman sen olursun ha... ehi ehi ehi..." dediysem de yüzündeki nemrut ifadeyi silemedim.
(Pilavcı'nın Hİjyenik mekanı göz kamaştırıyor)

Pilavcıda fiyat çok uygun. Nohutlu veya nohutsuz pilav 2, pişmiş kanatlı hayvan katılırsa 3 ytl. Ayran da 1 ytl.

Farkettiyseniz çok genel yazdım. İsim veya mekan vermedim. Çünkü hepsi aynı bunların. Aynı tadı nasıl tutturuyorlar bilmiyorum ama 100 farklı yerde yedim, hepsi aynı, hepsi güzel. Gidin bir pilavcıda yeyin işte, farketmez. Ayranını kendisi yapanları tercih edin ama. Ev ayranı gibisi yok!

Final notum:

Lezzet: ****'' (4 yıldız bi boş)
Fiyat/kalite: *****
Ambiyans: yerine göre değişir.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Yorkshirelıyık, Sousıç Yerik, Bira İçerik

İngiliz adamın kahvaltısı da İngiliz olur.

Yanda da gördüğümüz üzere yurdum esnafı, misafirperverliğini göstermiş ve konuklarına "FULL English Breakfast" hazırlamış. Ne demek Full English Breakfast. Kompile İngilizce kahvaltı demek.

İnanmazsan bak. Ne yazmış abiler; Bacon yazmış, sousage yazmış, maşrum yazmış. Tek kelime Türkçe göremezsiniz. Ayrıca kahvaltıda tek kelime Türkçe konuşmak da yasak. Peynirdir, domadizdir, gızarmış eppekdir yoktur. Eppek falan da düremezsiniz.

Neyse benim için Alman gibisi yoktur hiçbir zaman. Sevemedim seni pembe yanak...

Bu arada aklıma gelmişken. Geçenlerde bir İngilizle iki lafın belini kırmıştık. Dedim neredensin. Amcam Yorkshire dedi. "Haa şu hobitlerin köyü mü yoksam? " dicektim utanmasam. Bilader Yorkshire ne? Sen bana sorduğunda ben sana Göller yöresi diyormuyum. Demiyorum. Desem öküz gibi bakarsın. Demem zaten ben de.

Kompile İngilizce Kahvaltınla sana mutluluklar pembe yanak.

Mekan: Fethiye kordonda bir mekan. (çok merak eden olursa bileare söylerim adını)

Foto: Ben tabiiki ben tabiiki

14 Temmuz 2009 Salı

Reel ekonomi ses getirdi!

Büyük emeklerle hazırladığımız Reel ekonomi köşemiz etkisini göstermeye başladı sayın Evde Kendimizciler. Koskoca Wall Street Journal blogumuza reklam verdi. Para falan da vermediler ama reklamları çıkıyor sol yanımızda. Tabi böyle ciddi bir ekonomi blogunu kaçırmak istemediler, akıllı adamlar.


12 Temmuz 2009 Pazar

Reel ekonomi 006: Mahalle Bakkalı

Evet Evde Kendimizciler! Yaklaşık 2 aylık bir aradan sonra bir Reel ekonomi köşesiyle daha birlikteyiz. Bu uzun aranın sebebi ise tünelin sonunda gördüğümüz ışığın ne olduğunu anlayamamamızdı. Kemal vardı yanımda, ona sordum. Dedim "Kemal o ışık ne lan?". "Abi ya tünelin sonu, ya da karşıdan tır geliyo... Gaç lan gaç!" diye bağırınca kendimi yolun kenarına zor attım.

Bunun üzerine deynekçileri araştırayım dedim. Çok iyi organize olmuşlar, araştıramadım. Kankam Mahfi Eğilmez'e sordum "sen araştırabildin mi lan, Mahvi?" diye. Trip attı bu "Mahfi ulan Mahfi, mahvi değil!" falan dedi. "Tamam Mahpi, ne kızıyon?" dedimse de dinlemedi, gitti.

Bunun üzerine bakkalları araştırdım. Forbes dergisinin yaptığı araştırmaya göre bakkallar çok kazıkçıymış. Forbes'u bu lakayıt tavrından dolayı kınıyoruz. Merkez Bankası'nın verilerine göre 2008 yılında bakkalların %12'si kepenk kapatmış. Sektördeki daralma IMF'ye göre %34,6. Buna sebep olarak ise 2008 hayvani krizi ve bu krize karşı süper indirimler yapan süpermarketler gösterilmiş. Uyanık bakkallar bile malları bu süpermarketlerden alıp satıyorlarmış. Aslında hak etmiş bu bakkallar da, neyse...

İlk röportajımızı sektörün deneyimli isimlerinden Mustafa Gürlek ile yaptık. Mustafa Bey "2009 çok zor bir yıl oluyor. ilk ve ikinci çeyreklerde çok zorlandık. Ayakta kalmak için eleman çıkarmak zorunda bile kaldık. Ben mesela, bizim Hayri'yi kovdum. Gitmiş berber Şükrü'nün yanına girmiş. Millet saçını kestirecek mecbur, onlara kriz yok" diye konuştu.





Necmi Pirinççi ise "Amerika'daki mortgage faizlerinin artması bizi de çok etkiledi tabii. Kâr marjımızı çok düşürdük. Gayri Safi Milli Hasıla'dan aldığımız pay da çok azaldı. Ayrıyeten makro boyutta düşünürsek, ülkemizin kredibilite notu da etkilendi bu durumdan. Bu da parite ve arbitraj değerlerini çok kötü etkiledi" diye konuştu. "Ezberleyemedin de mi lan?" dedik, "Abi bi günde anca bu kadar oldu" dedi.




Son olarak Veresiye Satan ve amcaoğlu Peşin Satan'a sorduk. Veresiye Satan konuşmak istemedi. Peşin Satan ise mikrofonlarımıza "İsteme benden veresiye, dost kalalım ölesiye" diye konuştu.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Böyle söyleyince daha bi' şey oluyo: Dilimlemek

Bu biraz karmaşık bir konu. Bu sefer ayrım sadece insana dayalı değil. Parçalanacak nesneye de bağlı. Aynı nesne bazı ortamlarda "doğranır", bazı ortamlarda "dilimlenir". Misal anneniz doğramanızı, sevgiliniz dilimlemenizi ister. Yapılan iş aynıdır tabii ki.

Aynı şekilde nesne için de değişiklikler arz eder. Misal bir hıyarı ele alın. O hıyar yerine göre değişiklikler gösterebilir. Salata için doğranır, kokteyl için dilimlenir. Fakat bir kivi s.ksen doğranmaz afedersin. Kivi dediğin dilimlenir, yapısı öyle! Egzotik meyve sonuçta. Bir de soğana bakalım. Bunu da ne kadar kibar olursan ol, dilimleyemezsin. Soğan lan bu, doğranır! İsterse Angelina Jolie alsın eline, o da doğrar.

Aslında eylem olarak farklılık taşıyabilir bunlar. Doğramak biraz daha düzensiz bir eylemdir. Dilimlemek ise nizamidir. Bahsettiğim aynı eylemin farklı adlandırılmasıdır.





Bu abla dilimler--->























Bu abla doğrar--->

10 Temmuz 2009 Cuma

Hiç bir ilginçliği yok ama yine de yazcam

Bugün bonjuk (kedisinden bahsediyor ve bizim bunu bilmemiz gerekiyor) geri geldi. Öyle özlemişimki (ki mutlaka birleşik olacak) gelince böyle kucağıma aldım, iki saat bırakmadım(aferin). Çok zayıflamış bide (bir de demek istiyor) tüyleri biraz dökülmüş. Bonjukum benim yaa :D çok özlemişim (bunu kendisine söylesen daha iyi değil mi?)

Müco (bunu mutlaka tanımalıyız) bugün "biraz kilomu aldın sen" dedi. Offfff çok moralim bozuldu ya! (yapma bee) Zaten bi haftadır falan bi garip davranıo. Geçen günde (gün de) Selinin yanında bozdu beni. Allaaaam ne istiyo bu adam benden (bunu da Müco'ya sorsan daha iyi değil mi?). Gerçi bende (ben de) farkettim biraz. Bazı kıyafetlerime zor giriom. Bide bugün bi pantlon aldım böyle paçası yırtık, arka cebi taşlı falan yani. Ayyy hemen giyip dışarı çıkmam lazım :d. (başka neler aldın ya)

Repik diye biriyle tanıştım bugün. Bloguma laf etti bööle. Yok neymiş, sırf genç kız olduğum için bissürü kişi takip ediyomuş, yorum yapıyomuş. Ne alakası varsa. Benim yazılarımın bi derinliği var bi kere. Sırf kıskançlığından yane. Yoksa 300 kişi neden takip etsin blogumu dimi ama?

(bu fotoğrafı koydum. çünkü böyle fotolar konması gerekiyo böyle bloglara)

7 Temmuz 2009 Salı

Sağlığına dikkat eden kötü adam

Kimse kötü adam olduğunu kabul etmez tabii de, ne bileyim böyle yaşlılara saygı göstermeyen, rüşvet yiyen, bakkaldan yumiyum aşıran adamların eve gidip kalorisi az gıdaları yemesi, sigara ve alkolden uzak durması fikri garibime gidiyor. Böyle zevkine adam öldürüp, sütünü için erkenden yatan bir ruhsuz katil olabilir mi?

Filmlerde falan görüyoruz. Bİr anda tüm inandırıcılığı gidiyor. Aha da Leon mesela! Adam kiralık katil ama süt içiyor.

Adam üç kişiyi kıtır kıtır kesip lokantada "yağsız olsun lütfen" diyor. Saçma geldi bana...

"sütümü içeyim de daha çok kötülük yapayım"

4 Temmuz 2009 Cumartesi

bi dost'umuza...

Bir anket değerlendirmesinde teşekkürü unuttuğum, üstüne bir de pişkin pişkin cevap verdiğim, blogumuza en baştan beri ilgi gösterip, yorumlarıyla ve kontrayorumlarıyla (bu lafı şimdi uydurdum) bizi yalnız bırakmayan bi dost'a çok müteşekkiriz. Müteşekkir olduğumuz içün de teşekkür ediyoruz. Veya teşekkür ettiğimiz için müteşekkir oluyoruz. Tam şey yapamadım sebep-sonuç ilişkisini.

Kendisine öyle sıradan bir yazı içinde, basit bir cümleyle teşekkür etmek olmaz. Bir post yakışır diye düşündüm.

(pocahontas değil bu, bi dost)

Benzetme önerileri

Edebiyat sevmem. Yani edebiyatı severim, kitap da okurum, hatta Cin Ali'nin tüm serilerini okudum da, mecazi anlamda edebiyatı sevmem. Misal "Pencereden açıp dışarı baktı, tertemiz havayı ciğerlerine doldurup güneş ışınlarının yüzünü okşayıp, hafif hafif yakmasını hissetti..." yerine "Pencereyi açıp derin nefes aldı, güneş yüzünü yakıyordu..." gibi daha düz anlatımdan yanayımdır. Böyle "edebiyat yapayım, çeşitli benzetmelerle, aforizmalarla okurun aklını alayım" tarzı biraz zorlama gelir. İhsan Oktay Anar hariç. Mizah ağırlıklı yazmamasına rağmen öyle güzel benzetmeler yapıyor ki, bir cümleyle yüzünüzde kocaman bir tebessüm bırakıyor. (bakın ben de yaptım. bildiğin güldürüyor işte)

Böyle anlatımları sevmesem de severek yazanlara elimden geldiğince yardım edeceğim. Aklıma geldikça yazacağım buraya. Alın, paragraf içinde kullanın. Telif falan da istemiyorum, tepe tepe kullanın.

Şöyle başlayalım: "Yataktan kalkıp banyoya ilerledi. Yüzündeki son uyku kırıntılarını da yüzünü yıkayarak uzaklara gönderdi..."

3 Temmuz 2009 Cuma

Acayip yazasım geldi!

Evet, acayip yazasım geldi. Gelin görün ki ne yazcağımı bulamadım. Aklıma bir şey de gelmiyor, konu da bulamadım. Ama şey var bakın, bilgisayarla ilk haşır neşir olduğumuz zamanlarda ekran kartı monitöre takılıyor sanıyordum. Komik, değil mi?

(değil mi lan?)

Anket değerlendirmesi: Evde Kendimiz'i nasıl buldunuz?



Aşkolsun! Daha çok kişi görsün, bizimle beraber eğlensin istedik. Suç mu bu? 6 yaşından beri Evde Kendimiz okuyanlara, güzel bulanlara ve zeki ama çalışmıyor diyenlere sonsuz teşekkürler. Zaten yaklaşık 25 tanesini ben verdim o oyların. 10 tanesini de diğer yazarlar verse, kalan 3-5 kişi blogumuzu okuyor demektir. Canlarım benim!